Siyasal İslamcıların iflası

06.11.2025 medyascope.tv

6 Kasım 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Bugün çözüm süreci yok. Hadi gözünüz aydın. Bugün İslamcılık konuşacağım. İslamcıların iflasından bahsedeceğim. Biraz kişisel bir yayın olacak. Burada daha genel, büyük genellemeler yapmak yerine birtakım kişisel deneyimlerden hareketle bir şeyler anlatmak istiyorum. Malum, ‘‘Siyasal İslamın İflası’’ Olivier Roy'un kitabı, yıllar önce, 80 sonlarında, 90 başında Metis Yayınları’nda çıktı. Aslında kitabın tam Türkçesi bu değildi. Türkçesi ‘‘başarısızlığı’’ olarak çevrilebilir. Ama o tarihte Metis böyle bir tercih yaptı ve böyle kaldı. Ve özellikle de siyasal İslam'ın dünyada ve Türkiye'de büyük bir yükselişe geçmesiyle birlikte kitabın boşa düştüğü ileri sürüldü. Hâlbuki Olivier Roy çok iyi bildiği İran'ı ve İran devrimini esas olarak mercek altına almıştı ve İran devriminin belli bir tarihten itibaren tükendiğini söylemişti, ki hiç de yanılmadığını zamanla gördük.
O sıralarda ben de gazeteci olarak siyasal İslam üzerine çalışıyordum ve değişik yerlerde, değişik ortamlarda, genellikle kitapçılarda, dergilerde, dağıtım evlerinde birtakım, dernek pek yoktu ama vakıflarda değişik, genellikle radikal diye tanımlanabilecek İslamcılarla sohbet ediyordum. Bunların neredeyse ezici bir çoğunluğu erkekti ve yaşları da, ben o sıralarda 25-26 yaşındayım, onlar da benimle yaşıt ya biraz genç ya benden biraz büyüklerdi. Tabii daha yaşça ileri olanlar da vardı ama daha çok kendi yaşıtlarımızla daha kolay ilişki kuruyorduk. Ve ben kısa süre önce cezaevinden çıkmış bir solcuydum. Ve İslamcıların hemen hemen hepsinin dilinde Türkiye'deki sol hareket hakkında, sosyalist hareket hakkında birtakım küçümseyici, aslında gizli bir ilgi ve hayranlık da vardı ama genellikle tam o sıralar solun yenilgisinin kendisini gösterdiği zamanlardı, böyle bir küçümseme hâli vardı. Ve bazı yazarların, Uğur Mumcu başta olmak üzere, dolaşıma soktuğu "dönek" tabiri çok revaçtaydı. Şu dönek, bu dönek; Türkiye'de radikal solun içerisinde, devrimci hareketin içerisinde yer alıp sonra burjuvalaşan, başka şeyler olan çok insan vardı ve dönek olarak tabir ediliyorlardı. Ve bu da İslamcıların çok sevdiği bir benzetmeydi.
Ve o tarihlerde ben de kendilerine mealen şöyle bir şey söylüyordum: "Nasıl olsa sizden dönek çıkmaz. Çünkü bir İslamcı en fazla siyasi çizgisini değiştirir. Ama İslam içerisinde kaldığı için, yani Müslüman kimliğini koruduğu için dönek sıfatı onlara pek uygun görülmez." Yıllarca böyle düşündüm. Yani şöyle söyleyelim: Siz bir sosyalist hareketten koptuğunuz zaman dönek oluyorsunuz çünkü o hareketin dışına çıkıyorsunuz ve bir de eleştiriyorsanız dönek oluyorsunuz; ama bir zamanlar diyelim ki İran yanlısı ya da Afgan mücahitleri yanlısı pozisyonlar almış, radikal, devleti tağut rejimi olarak görmüş bir İslamcı olarak yarın öbür gün daha kendi hâlinde bir hayat yaşadığınızda kimse size dönek demiyor. Çünkü namazınızda, niyazınızda, orucunuzu tutuyorsunuz vesaire. Çünkü hâlâ dindarsınız. Bu bir korunaklı alandı İslamcılar için ve benim gözlemlediğim Türkiye'deki 40 yıl, evet, 40 yıldır gözlediğim bir hareket ve tanıdığım çok insan oldu. Onlarca demeyeceğim, yüzlerce insan oldu. Büyük bir kısmı İstanbul'da ama İstanbul dışındaki yerlerde de oldu. Ve bu süre içerisinde bunların, bu kişilerin, İslamcıların nasıl dönüştüğüne tanık oldum.
İlk 94 yerel seçiminde Refah Partisi’nin belediye başkanlıklarını kazanmasıyla başladı bu dönüşüm. Belediyelerde istihdam edildi bazıları. Oralarda kendilerine yer buldular ve biraz parayla tanışmaya başladı insanlar. Daha sonra REFAHYOL dönemi belli bir süre vardı, kısa sürdü ama orada da bir canlanma yaşandı. Ama esas olarak AK Parti iktidarıyla beraber Türkiye'de her türlü İslamcının önü açıldı. Yani dindarların önü açıldı ama İslamcıların da önü açıldı. Milletvekili, bakan olanlar oldu. Değişik yerlerde üst düzey bürokrat olanlar oldu. Kimisi emekliye ayrıldı, kimisi hayatını kaybetti. Onları bir kenara koyalım. Yaşayanlara baktığımız zaman hemen hemen hiçbirisi diyeceğim, çok az bir kesimi dışında çok değiştiler, çok dönüştüler. Tabii ki değişim kaçınılmaz bir şey, hiçbir şekilde reddedemeyeceğimiz, direnemeyeceğimiz bir şey ama bunların büyük bir kısmının dün 80’li yıllarda, 90 başlarında tanıştığım insanlar olmadığına eminim. Kendilerinin de bugün yaptıkları, dünkü pozisyonlarının çok uzağında hatta tamamen zıttı ama yine hâlâ kendilerini bir davanın insanı olarak gösterebiliyorlar.
Ve burada tabii ki korunaklı alan nedir? İslam içerisinde kalmaları. Fakat bir süredir başka bir şeyi gözlüyorum. Siz de görüyorsunuzdur. Dinden uzaklaşmalar da başladı. Bunu daha önce değişik vesilelerle konuştuk. Özellikle gençlerde dine mesafe koyma, dine karşı kayıtsızlık, muhafazakâr ailelerin çocuklarında bunun çok olduğunu gördük, duyduk. Hatta devletin bu konuda alarm verdiğini, gerek Diyanet’in gerek Millî Eğitim Bakanlığı’nın alarm verdiğini duyduk. İmam hatip liselerinde dahi bunların olduğunu duyduk. Ama şunu da görmek gerekiyor: Bu sadece gençlere özgü bir şey değil. Ben her gün bir yerlerden birtakım şeyler duyuyorum. Tanıdığım, ettiğim, isim vermek istemiyorum, bazılarını sizler de tanıyorsunuz. Kamusal alanda geçmişten tanıdığım birtakım İslamcılar bugün İslamcılık eleştirisi defterini çoktan kapattılar ama bunun ötesinde bir İslam eleştirisi yaptıklarını görüyorum ve bunların bazıları gerçekten takdire şayan. Bunu kamusal alanda da yapıyorlar. Kamusal alanda yapmayan ya da yapamayan çok kişi olduğunu biliyorum. Bunların içerisinde özellikle imam hatip ve ilahiyat fakülteleri eğitimi almışların oranının hayli yüksek olduğunu da biliyorum ve bu bize birçok soruyu beraberinde getiriyor: Ne oluyor da böyle oluyor?
Bunun birçok nedeni var ama her şeyden önce ontolojik, varlık bilimsel. Yani herkesin kendi macerası var ve bu maceranın bir yerinde dine yöneliyorsa bir yerinde de dinden uzaklaşabiliyor. Bunun çok bireysel, toplumsal nedenleri muhakkak var. Kimileri bir şeyleri araştırarak bunu yapıyorlar. Ama şunu özellikle vurgulamak lazım, bu konuda tecrübeli birtakım kişilerle konuştum; özellikle sosyal medyanın, internetin yaygınlaşmasıyla beraber artık birtakım şeylere ulaşmanın, birtakım fikirlere, tartışmalara ulaşmanın çok daha kolay olduğu realitesi ortada ve insanların birbirleriyle tartışabilmesi de artık çok mümkün. Birtakım gruplar var sosyal medyalarda. Oralarda insanlar, benzer kaygıları taşıyan insanlar buluşup tartışabiliyorlar ve bundan Türkiye'nin dünkü İslamcıları da hiç vareste değil. Onların içerisinde de çok kişinin bireysel olarak ya da küçük gruplar hâlinde böyle tartışmalara girdiklerini, arayışlara girdiklerini ve çok ciddi dönüşüm yaşadıklarını biliyorum.
Bu dönüşümü tabii ki dünyevi birtakım olaylar tetikliyor. Mesela Türkiye'deki AK Parti iktidarının deneyimi. AK Parti iktidarı, adında ‘‘adalet’’ var. İslam'ın en temel önermesi olduğu söylenir. Ama biraz serinkanlı, objektif bakan kişi Türkiye'de olmayan ilk şeyin adalet olduğunu görür. Bu çok büyük bir kırılma. Sadece bu değil. Bir zamanlar İran devrimine ve İran'daki rejime inanmış insanlar bunun aslında bir yerden sonra bir tür İran milliyetçiliği olduğunu gördüler, bu gerçekle tanıştılar. Ya da radikal İslamcılığın yaşadığı aşamalarla birlikte El Kaide ve IŞİD'in, özellikle IŞİD'in yapıp ettikleri, IŞİD'in ilk kez diğer mezheplere de alenen savaş açmış olması gibi realiteler, Taliban realitesi, kadınların nasıl hâlâ ikinci hatta üçüncü sınıf kişiler, vatandaşlar, varlıklar olarak görüldüğü realitesi; bütün bu realitelerin hepsinin etkisiyle yaşanan bir dönüşüm var. Ben buna ‘‘dönüşüm’’ diyorum, ‘‘dönmek’’ demiyorum. Sola atfedilen döneklik çok abartılı ve hakaretamiz bir şeydi. Bunun örneklerinin İslami camiada çok yaşandığını görüyorum ama bunların çok görünmez olduğunu, görünmez kılındığını, üzerinde çok fazla durulmak istenmediğini de görüyorum.
Burada çünkü bir şey eriyor, bir iflas var. Buradaki iflas, İslamcılık denen, 80’li yıllarda iyice kendini gösteren ve dünya çapında yükselişe geçen, büyük bir boşluktan istifade ederek yükselişe geçen bir hareketin nasıl altyapısız, deneyimsiz ve çok kolay dönüşebilen bir yapı olduğunu bize göstermesi oldu. Bakın, 10 Kasım'da eğer tarih değişmediyse Beyaz Saray'da kim olacak? Eş-Şara. Ne olarak olacak? Trump'ın yanında IŞİD'e karşı mücadele koalisyonuna girmek ve İsrail'le stratejik iş birliği anlaşması yapmak için gidecek. Ve 80’li, 90’lı yıllarda, 2000’li yıllarda, hatta günümüze kadar İslamcılığın anlatısının başta ABD olmak üzere dünyadaki hegemonik güçlerle savaş olduğunu bize söylediler, buradan yürüdüler ve vardığı nokta, Suriye'dekinin vardığı nokta Beyaz Saray'da Trump tarafından ağırlanmak ve beraber IŞİD'e karşı mücadele tartışmak oldu. Bundan âlâ bir iflas olmaz. Bu genel olarak İslamcılığın iflası. Ama özel olarak birtakım bireylerin İslamcılıktan uzaklaşmayı, İslam'dan uzaklaşmaya kadar taşımalarının çok anlamlı olduğunun altını çizmek istiyorum.
Peki, bugün kime ithaf edelim? Tam benim gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda deli gibi dinlediğim, sonra nedense az dinler olduğum birisi: Prince. Amerikalı müzisyen. Daha 19-20 yaşlarında, yani 70’lerin sonlarında müziğe başlıyor. Çok popüler bir isim, çok satan plaklar yapmış ama onun ötesinde kılık kıyafetiyle, aldığı tavırlarla, verdiği pozlarla çok dikkat çeken bir isim. Pop müziğin en önde gelen dünya çapındaki isimlerinden birisi olduğu kabul ediliyor. Çok dinledik o yıllar, işte 20’li yaşlarımızın sonunda çok dinledik. Çok açık söyleyeyim, biraz şöyle, gizli saklı dinlediğimi söyleyebilirim. Çünkü bizim geldiğimiz kültüre çok farklı birisiydi, çok kışkırtıcı birisiydi ama çok etkileyici birisiydi.
Ve bir gün evinde ölü bulundu, 2016. Yani kaç yaşında oluyor, çok da fazla değil, 60 yaşını göremeden... Aşırı dozda uyuşturucu etkisi veren ilaç aldığı söyleniyor, ki böyle bir ölüm Prince'i birazcık bilen, tanıyanlar için çok da şaşırtıcı değil. Adı hep var, parçaları hep çalınıyor, başkaları onları yeniden üretiyor ama bir marka olarak kendini gösterdi. Grubunun adı bir dönem Prince and the Revolution, Prens ve Devrim grubuydu. Onun da çok albümünü dinlemiştik. Eski zamanların, yani 80’li yılların albüm ve daha sonra CD'lerin döneminin insanıydı. Şimdi YouTube döneminde de herhâlde izleyeni vardır, ben de onlardan birisiyim. Kendisi hayranlık duyulmayacak bir insan değildi, iz bıraktı. Kendisini takdirle ve hayranlıkla yâd ediyorum.
Bitirmeden, Medyascope'a sahip çıkmanızı, destek olmanızı rica ediyorum. YouTube ‘‘Katıl’’dan, Patreon'dan ya da web sayfamıza abone olarak bize destek olabilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
09.11.2025 Yakmak istediğim fotoğraflar!
08.11.2025 Yeniden: Ekrem İmamoğlu mucizesi
07.11.2025 Benim küçük gözaltım
06.11.2025 Siyasal İslamcıların iflası
05.11.2025 Bahçeli Demirtaş’a niçin sahip çıktı?
04.11.2025 Erdoğan ve Bahçeli'nin sürece bakışındaki farklılıklar neler? Burak Bilgehan Özpek anlatıyor
04.11.2025 Bahçeli'nin "Cumhur İttifakı'nda çatlak yok" sözüne inanmalı mıyız? Kemal Can yorumluyor
04.11.2025 Kürt hareketi çözüme hazır mı?
03.11.2025 Demirtaş Öcalan’a mı meydan okuyor?
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
09.11.2025 Yakmak istediğim fotoğraflar!
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı